21 Mart 2009 Cumartesi

Kayışdağı/Saint Auxentios Tepesi











Kayışdağı ile ilk bilgilere W. M. Ramsay'ın önemli eseri Anadolu'nun Tarihi Coğrafyası'ndaki Hellespontus ve Bithynia haritasında İşaret Ateşi olarak gösterilen yeri görerek ulaşmıştım. Yukarıdaki haritada St. Auxentios'un yerini görebilirsiniz. Chalcedon'un (Khalkeden/Kadıköy) hemen altında görülüyor. Kayışdağı'nın eskiçağ tarihi ve coğrafyası ile ilgili iğne ile kuyu kazarak bilgilere ulaşmaya  çalıştım ve sonunda İletişim yayınlarından çıkan  Gustave Schlumberger'in yazdığı Haluk Çağlayaner'in çevirdiği Prens Adaları Kitabının 25., 37. 93. ve 151. sayfalarında bazı bilgilere ulaştım.
Hemen Belirtelim; bu bilgiler ışığında Kayışdağı tepesinin eskiçağlardaki ismi antik "SAİNT AUXENTİOS" Tepesi...
Bu bilgi ve yazıları sizlerle paylaşacağım..
Önce bugünkü Kayışdağı'ndan biraz bilgi...
Kayışdağı İstanbul Kadıköy İlçesi'nde mahalle.Adını, 438 metre yükseklğinde, İstanbul'un 3. en yüksek noktası olan Kayış Dağı Tepesi'nden alır. Kayışdağı mahallesi, tepe'nin eteklerinden kuzeydoğuya doğru yayılmış olup, Kadıköy İlçesi'nin doğu ucunda yer almaktadır.1971'de kurulan Kayışdağı mahallesi'nde nüfusun çoğunluğunu Sivas,Erzurum ve Karadeniz'den gelenler oluşturur.2000 yılında Kayışdağı tepesinin batı yamacında kurulan Yeditepe Üniversitesi 26 Ağustos Yerleşimi ile İBB Kayışdağı Darülaceze Tesisleri ile büyük ölçüde (özellikle Kayışdağı Caddesi'nin güney tarafı) çehresi değişmiştir.Nüfus; 20,000 (1994)
Antik Saint Auxentios Tepesi:
 Evet sonunda; bir kaynakta, Kayışdağı'nın eskiçağlardaki ismi ve konumuyla ilgili bilgilere daha önce belli bölümlerini okuduğum İletişim Yayınlarından çıkan Gustave Schlumberger'in yazdığı Haluk Çağlayaner'in çevirisiyle yayınlanan Prens Adaları kitabında rastladım...
Schlumberger kitabında, Kınalıada/PROTİ'yi anlatırken 37. sayfada yukardaki Ramsay'in fotografını yıllar öncesinden onaylarcasına yazıyor, diyor ki;
"Asya hattındaki ilk fener adını ünlü münzeviden alan ve uzaktaki yüksek silüeti Üsküdar Ovası ve Haydarpaşa kırlarına hakim olan Kayışdağı'nda (Aziz Saint Auxentios Tepesi) bulunuyordu"
Schlumberger kitabın 91. sayfasında ilginç tasvirler yaparken 93.sayfada Kayışdağı/Saint Auxentios'a yine değiniyor...
"Günbatımında, büyük terasta asırlık ağaçların altında oturmak harikadır. İmparatorluk ordularını Asya'ya taşıyan Bizans kadırgalarının o kadar sık katettikleri bütün Anadolu kıyılarının, İzmit Körfezi'nin iki kıyısının, Bithynia'nın yüksek tepelerinin yamaçlarının derin kıvrımları ve parlak kenarları hiçbir kalenin tasvir edemiyeceği kadar yaklaşan kırmızı ve esmer Türk Evleri, onları muhteşem bir şekilde gölgeleyen yüksek çam, çınar ve yalancı çınar kümeleri sıcak ışık dalgaları içinde beliriverirler. KAYIŞDAĞI'nın (ANTİK  SAİNT AUXENTİOS TEPESİ) yuvarlak sırtı, sol tarafta Kadıköy ve Üsküdar minarelerinin canlandırdığı uzak ufukların üzerinde yükselir."
Kayışdağı'na diger değinme ise aynı kitabın 151. sayfasında bulunuyor. Bu bölüm ise şöyle;
"Adalar muhteşem birer mücevherdir, Olimpos'un (Uludağ) karları ebedi bir kale oluşturur; Marmara (Propontis) 
bütün güzelliğiyle karşımızdadır. Bizanslı keşişler kafilesi içinde sayıca pekçok olan bu mistik hayalciler, cezbeye kapılmış bu münzeviler için bu yüksek zirveler, Adalar'ın bu yüksek manastırları, 
büyük KAYIŞDAĞI (SAİNT AUXENTİOS) ve Uludağ (Olimpos) ormanlarının oluşturduğu bu erişilmez  ve ulvi sığınaklar kimbilir ne kadar kıymetliydi."

Aynı kitabın başlarında, Kayışdağı ile ilgili önemli bir değinme daha var.
24. sayfadan başlıyor, 25. sayfada yer alıyor;
"Kadıköy'den (Kalkhedon) hemen sonra Marmara Denizi başlar ve gemi, gümüşi bir ışığın yıkadığı buğulu hatları hızla büyüyen Adalar'a (Prinkibo,/Prens Adaları: Prinkibo/Büyükada, Khalki/Heybeliada, Panormos-Antigoni/Burgazada, Pitya/Kaşıkadası, Androvitha-Terebinthos/Sedefadası, Neandros/Tavşanadası,) Proti/Kınalıada, Plati/Yassıada, Oxeia/Sivriada, Vordonisi/Batık höreke kayalıkları) doğru yönelir.. Yolcu, burada derin   İzmit Körfezinin (Nikomedeia/ Astakenos Körfezi) girişinde bulunmaktadır. Prens Takımadaları Körfez'in Doğu ucunda yer alır. Sol tarafta Bizanslı Keşişler tarafından pek değerli olan"KAYIŞDAĞI' NIN (ESKİ SAİNT AUXENTİOS TEPESİ) hakim olduğu Bithynia/Bitinya kıyıları yer alır. Karşıda adalar bulunur. Adaların gerisinde yüksek ve kayalık çıkıntı Mudanya Körfezi'ni gizler. İzmit Körfezinin güney ucunu oluşturur, denize dogru ilerleyen uzantısı Bozburun (Poseidon Burnu olarak da geçiyor) eski Neptün burnudur.Daha geride Olimpos'un (Uludağ) karları parıldar."
Saint Auxentios'un eteklerinden doğan eski bir ırmak olan Çamaşırcı Deresi (Eski çağ ismi?) ; muhtemelen bugünkü Bostancı yakını bir antik yerleşim olan Nassete'ye (Nasette) uğrar, oradan da tarihi Bostancı Köprüsünden Marmara'ya dökülür.

İşte hergün Marmara'da ve görkemli bir şekilde Ada vapurlarında çayımızı yudumlarken gördüğümüz, bugün eteklerinde Yeditepe Üniversitesi, Varoşlar ve betonlaşmanın en üst düzeye geldiği; Aşağıdaki fotoğraflarda olduğu gibi Bostancı ve Küçükyalı sahilinden net görülen, Kayışdağı'nın eskiçağ tasvirleri... Araştırmaya değer...Bize düşen Kayışdağını fotoğraf, bilgi, yerinde araştırma ve aktarımlarla tanımak ve tanıtmak...
Not: Bazı metinlerde Saint Auxentius/Auksentius olarak da geçebilir..












Thebe/Thebai Antik Kenti/Havran/Tepeoba/Kumluca

THEBE Antik Kenti/Tepeoba/Kumluca/Havran ile ilgili 2009 yılında Aktüel Arkeoloji dergisinde çıkan yazımdan iki sayfa:



THEBE Antik kenti kalıntıları;.....
İlyada destanında ormanlık Plakos eteğinde yüksek kapılı THEBE olarak adlandırılan kentin yeri tartışma konusu olmuştu.ADRAMYTTEİON THEBAİ olarak da anılan yerleşim bu gün EDREMİT ovası olarak anılan ovayı da içermekteydi.Yani THEBE kenti ve THEBE ovası vardı.Bir tarafında antik İDA (KAZ DAĞI),bir tarafında da antik MADRA dağının arasında yer alan günümüzde de bereketli tarım toprakları ile ünlü bir ova.Antik EUENOS(HAVRAN Çayı)ırmağının suladığı topraklar ve ovanın yeri belli ama THEBE kenti kalıntıları nerede?..
MS 2.yüzyılın ikinci döneminde para basıldığına göre şehir bu dönemde de varlığını sürdürmüş olmalıdır.Amasyalı Strabon tıpkı yakındaki bir diğer Edremit Körfezi kenti olan KİSTHENE (GÖMEÇ/AYVALIK/KIZ ÇİFTLİĞİ) gibi THEBE kentinin de kendi döneminde ıssızlaştığını ve terkedildiğini anlatmış.Bunun nedenini de bu bölgedeki kış sellerine bağlamış.
THEBE kentinin yerinin saptanması konusunda gezginler ve araştırmacılar Edremit,Havran çevresinde çalışmalar yapmışlarsa da çelişen sonuçlara ulaşmışlar.
THEBE antik kentinin lokalizasyonu konusunda Alman araştırmacı ( Nümizmatik/Sikke uzmanı olduğunu öğrendik) Josef STAUBER'in görüşüne göre,kent Edremit'in kuzeyinde bulunan PAŞA DAĞI (620 Metre)civarında DERELİ Köyü yakınlarında bulunmaktadır.STAUBER bu çevrede tesbit ettiği mermer sütun,sarnıç,keramik parçaları ve küçük bir ortaçağ kalesi kalıntılarına dikkat çekmektedir.
Ancak kentin yeri başka araştırmalara göre Havran'a bağlı KUMLUCA mevkiinde ve TEPEOBA köyündedir.Bu görüş yörede araştırmalar yapan Prof.Dr.Engin BEKSAÇ tarafından da doğrulanmakta. Çünkü sayın BEKSAÇ tüm yörede,MYSİA bölgesinde çok önemli yüzey araştırmaları yapmış ve çok yakındaki ADRAMYTTEİON/ÖREN kazılarını gerçekleştirmiş bir bilim adamı,yöreyi en iyi tanıyan araştırmacı.

Kumluca mezarlığında çok ilginç kalıntılar var. THEBE Kent ismi ile bugünkü TEPEOBA köyü adı arasındaki benzerliğin de çok ilginç olduğunu belirtmek gerek.THEBE kalıntıları daha geniş bir araştırma ve kazıyı bekliyor, tarihin gelinen bu aşamasında....




THEBE Antik Kenti Kalıntıları:
1-KUMLUCA MEZARLIĞI:
Eybek dağlarının güney eteklerindeki geniş düzlükte fıstık çamı dikim sahası ortasında TEPEOBA hudutlarında Havran'a 15 km. uzaklıkta çok eski bir mezarlık.Yerler özellikle Roma dönemi keramikleri ile dolu. Yaklaşık 20 dönüm genişliğindeki mezarlıkta birçok kalıntı yığını görülmektedir. Ayrıca yüzden fazla mezarlık bulunmakta. Mezarların büyük kısmı kaçak kazılarla, define aradığını sanan kültür tanımazcılarca tahrip edilmiştir.Üzerinde kızılçam ağaçları bulunan mezarlıkta büyük taşlar yanında mezar kapağı tuğla parçaları görülmekte..
2-THEBE HARABELERİ:
Mezarlığın 500m. kuzeyinde(Orman idaresine ait fıstık çamı dikim sahasında)doğu batı yönünde yaklaşık 300m.uzunluğundaki duvar ile birlikte bir takım kalıntılar dikkat çekici)
Kumluca ovasının ve ormana ait fıstık dikim sahasının batısında yaklaşık olarak 10x15m.geniş-
liğinde ve 10m.yüksekliğinde bina kalıntısı. Özellikle kuzey tarafında kemerli giriş kapısı ve işlenmiş taşlar dikkat çekicidir. Harç kullanılmamış yapıda kullanılan taşlar çok büyük ve muntazamdır. Aynı yapının güney tarafında da kemerli bir kapı bulunmaktadır.Çevrede bu şekilde 20'den fazla yapının kalıntıları görülmektedir. Bütün ova ve hanlar yolu üzerindeki yamaçlarda yüzlerce dönüm arazide şehrin kalıntıları görülmektedir. Araziye yayılmış durumdaki harabelere ve kapladığı alana bakıldığında THEBE şehrinin çok büyük bir yerleşim olduğu görülmektedir.
KAYNAK: ZEKERİYA ÖZDEMİR'in KÖRFEZDEKİ ZÜMRÜT: HAVRAN adlı yapıtı Basım:1998
THEBE adı eski Anadolu dillerinden Luvi dilinde "DÜZLÜK,OVA" anlamına gelen TABA sözcüğüdür.(Prof.Dr.Bilge UMAR Türkiye'deki Tarihsel Adlar)
Tarihin Işığında Burhaniye: Prof.Dr. Engin Beksaç-Şule Nurengin Beksaç'


Thebe Antik Kenti 10 Ağustos 2008 günü tarafımdan ziyaret edildi...Nedeni burada bakır madeni arama etkinliğiydi..
Çevrede onlarca sondaj kuyusu açılmıştı...O günlerde aşağıdaki yazıları kaleme almış; İstanbul'da Prof.Dr. Engin Beksaç'ın THEBE kentini lokalize eden açıklamasını basın ve medya organlarına duyurmuştuk..Aşağıda bu açıklamaları ve Prof. Dr. Engin Beksaç'ın Thebe kenti lokalizasyonu ile ilgili anlamlı yazısını okuyacaksınız..

İşte 10 Ağustos 2008 günü ziyaret ettiğimiz Thebe Antik Kenti de büyük bir umursamazlık ve bilim, arkeolojik tanımazlık ile karşıkarşıya ...Muhteşem, kazılmayı bekleyen kalıntılarıyla Efsanevi Thebe kenti şimdi o Kumluca'da Uluslararası Maden şirketlerinin kıskacında..Bilimsel araştırma için bekleyen kent şimdi yok olma , tehlikesi ile karşı karşıya..
Ancak Edremit Körfezi ve çevresindeki tarih, çevre ve doğa gönüllüleri THEBE /THEBAİ kalıntılarının yok olmasına izin vermemeye kararlı..

Thebe Kumluca arazisini gezdik.. Kent yüzeydeki büyük tahribata karşın, yığınların,toprağın altında bilimsel araştırma ve kazıyı bekliyor. Yöre ve Kumluca çevresi bir doğa harikası. muhteşem bir tarihsel coğrafya..Raporlarında arkeolojik alana hiç değinilmemiş, burası orman arazisi diyorlar..Kumluca ve çevresinin Arkeolojik alan ve THEBE/THEBAİ Antik Kenti olduğu kesin.İşte Thebe antik kentinden, Kumluca yayla ve mezarlığından fotoğraflar;
Fıstık çamlarının altında bilimsel kazı ve araştırmaları beklemesi gereken Thebe kalıntıları defineci teröründen sonra şimdi yok sayılarak, madenciler tarafından yok edilmek tehlikesi ile karşı karşıya..
Sevgiyle
Erkmen SENAN-Ressam ;Araştırmacı


Prof. Dr. Engin Beksaç'ın Thebe ile ilgili yazısı;


28.11.2008

* Binlerce yılın ardından gölgeler serilir kumsallar üstüne.

Gölgeler serilir düzlüklere.

Gölgeler yansır nice kayalık ve dimdik tepelere.

İnsanlık tarihinin en parlak sayfalarından biridir Edremit Körfezi'ni çevreleyen bölge ama bilmez birçok kişi neden önemlidir bu bölge.

Çünkü binlerce yılın tanığıdır.

Binlerce yılın esasında sözcüsüdür bu bölge.

Bir tarafta yer alırken daha Neolitik Çağ'da kazanılan başarılara tanık olan çok önemli bir yerleşme, insanlığın daha sonraki süreçlerde yaşadıklarına tanık olan nice yerleşme dağılmıştır tüm körfez çevresine.

Edremit Körfezi çevresinde başta Assos, Adramytteion ve Antandros kadar ünlü olmasa da çok önemli yerleşmeler yer almaktadır. Uzun bir süreç içinde bu bölgede özellikle Körfezin güney kesiminde çalışmış bir araştırmacı olarak bu bölgeyi yakından tanıma fırsatı bulmuş bir araştırmacı olduğum için bir doğa harikası, bir kültürler kaynağı olarak bölgenin şansına, ama bir o kadar da zengin maden kaynakları nedeniyle de şansızlığına tanık olmuş bulunuyorum.

Edremit Körfezi ve çevresi gerçekten muhteşem bir kültür beşiğidir. Doğanın özenle yarattığı bölgelerden biridir. Ama binlerce yıldan beri gayet iyi bilindiği gibi bakır, altın ve gümüş madenleriyle de ünlüdür. Kimileri için büyük bir şans olarak kabul edilen bu madenler, esasında bölgenin doğal ve arkeolojik zenginliğini tehdit eden önemli bir tehlikedir. Her geçen gün de bu tehdit artarak varlığını sürdürmektedir. Madenlerin tehdit ettiği kültürel değerler bir daha yerine konamayacak çok nadide ve ayrıcalıklı şeylerdir. Madenlerin tehdidi altında bulunan arkeolojik alanlar bir daha geri dönüşümü olmayacak yerlerdir. Bölgenin doğal güzellikleri ve tarımsal potansiyeli de geri dönmeyecek niteliktedir. Bunların tümü binlerce yılın şahitleri olan şeylerdir. Mutlaka korunması gereken şeylerdir. Ama madenler de işletilmeyi beklemektedir.

Edremit Körfezi ve yakın çevresi'nden tahribat haberleri almak artık alışıla geldik bir durum gibi gelebilir. Zaman zaman yarasaları korumak için yapılan iyi ve güzel işler duyulsa da bölgeden, genellikle basına yansıyan daha çok yıkım haberleridir. Yıkılan insanlığın geçmişidir. Yıkılan insanlığın geleceğidir. Esasında bu yıkımlar insan hırslarının yıktığı insanlığın kendi insan olma gerçeğidir.

Havran ilçesi Tepeoba köyü kendince mütevazı bir yerdir ama esasında, Tepeoba isminin içinde de saklı olan bir gerçeği de gizlemektedir. Burası eski bir antik kent ve mezarlık alanlarının bulunduğu bir yerdir. Tepeoba sözcüğü esasında içinde eski bir kentin ismi olan Thebai ismini de gizlemektedir. Tepeoba çevresinde bu antik kentin izlerini bulmak da mümkündür. Çünkü kalıntılar orada bizi beklemektedir. Onlar hala ayakta durmaktadır. Hala geçmişin sesini bizlere ve geleceğe yansıtmak için çabalamaktadır. Ama bu yöre madenlerin tehdidi altındadır. Kazısı yapılmamış sadece yüzey araştırmalarından tanıdığımız bu bölge maden faaliyetlerinin tehdidi altındadır.

Aslında, Thebai uzun bir öykünün kaynağıdır.

Bu öykü daha Roma İmparatoru Trajanus devrine, MS. 100lere kadar gider.

Madenci dostlara özenle belirtmek istediğimiz gibi önemli bir deprem bölgesidir bu değerli, ama tehlikeli madenlere sahip yöre.

Bu durumun gayet iyi bildiğimiz bölgede vuku bulan bir depremin ardından Hipoplakioi Thebai adıyla iskân edilen önemli bir kent olmuştur Thebe. Hem de önündeki tüm ovayla özdeşerek ad kazanmış önemli bir yerleşme olmuştur Thebe. Yıllarca gölgeler içinde kalmış olsa da önemli bir kenttir Thebe. Önemli bir arkeolojik yerdir Thebe. Kentinin kalıntılarıyla ve mezarlık alanlarıyla hala ayaktadır Thebe. Ama bu gün hiç çalışılamadan, hiç tanışılamadan yok edilmek istenmektedir Thebe.

Terk edilmesin Thebe.

Terk edilmesin Thebe, nice benzeri kent gibi yok edilmişliğe.

Prof.Dr. Engin BEKSAÇ,Trakya Üniversitesi Arkeoloji, Sanat Tarihi, Öğretim Üyesi













Allianoi-1 Nymphe(Su Periciği) kurtuldu

 Allianoi'nin küçük bir termal merkezi olduğu sanılmaktadır. Sıcak sudan bu dönemden itibaren yararlanılıyordu. Helenistik Çağ'a ait sadece birkaç arkeolojik ve nümizmatik eser ele geçmiş olmasına rağmen Allianoi merkez yerleşiminde Helenistik mimariye rastlanılmamıştır. Roma İmparatorluk Dönemi'nde (İ.S. II. yüzyıl) kült merkezinde, Anadolu'nun pek çok merkezinde ve Pergamon'daki Asklepieionda olduğu gibi büyük bir bayındırlık faaliyeti yaşanmıştır. Kült merkezinde mevcut binaların büyük bir kısmı bu döneme aittir. Ilıcanın yanı sıra, köprüler, caddeler, sokaklar, insulalar, geçiş yapısı, propylon ve nympheum bu dönemde planlanır.
İzmir İli, Bergama İlçesi sınırları içinde, Bergama-İvrindi karayolunun 18. km'sinde, Bergama'nın kuzeydoğusunda, Yortanlı Barajı gölet alanının tam ortasında, Paşa Ilıcası Mevkii’nde yer almaktadır. 1998 yılından bu yana da Paşa Ilıcası merkez olmak üzere baraj gölet alanı içinde kalan alanda kurtarma kazı çalışmaları devam etmektedir.

Baraj Gövdesi ve çevre ile bağlantısını sağlayacak yol yapım çalışmaları devam etmektedir. Proje aynen uygulandığı takdirde, baraja su toplanmaya başlandığı gün Allianoi tamamen su altında kalacaktır. Yağış rejimi ve bitki örtüsü ile bağlantılı olarak yaklaşık 40-60 yıl arasında ömrü olduğu düşünülen barajın gölet alanında bu süre zarfında alüvyon birikecek. Ve Allianoi yaklaşık 12- 15 m.’lik alüvyon dolgu altında kalacaktır.
Antik yazarlardan P.Aelius Aristides’in Hieroi Logoi adlı eserinde (III.1 ) Allianoi anılmaktadır. Bu antik kaynak haricinde henüz, antik yazarlarda veya epigrafik buluntularda, Allianoi hakkında başka bilgiye ulaşılamamıştır.

 

Prehistorik Dönem: Allianoi’un batısında orman arazisinde yapılan kazı çalışmaları sırasında, ETÇ II’ye ait bir adet Yortan kabı ele geçmiştir. Çakmak Tepe eteklerinde ise çok sayıda çakmak taşı eser saptanmıştır. Bunun haricinde dolgu toprak içerisinden iki adet taş balta ele geçmiştir. Tüm bunlara dayanılarak Allianoi ve yakın çevresinde prehistorik bir yerleşim olduğu düşünülmektedir.

Helenistik Dönem: Bu dönemde sıcak sudan dolayı küçük bir termal merkezi olduğu sanılmaktadır. Sıcak sudan bu dönemden itibaren yararlanılıyordu. Helenistik Çağ’a ait sadece birkaç arkeolojik ve nümizmatik eser ele geçmiş olmasına rağmen Allianoi merkez yerleşiminde Helenistik mimariye rastlanılmamıştır.

Roma Dönemi: Allianoi’da, Roma İmparatorluk Dönemi’nde (İ.S. II. yüzyıl) kült merkezinde, Anadolu’nun pek çok merkezinde ve Pergamon’daki Asklepieionda olduğu gibi büyük bir bayındırlık faaliyeti yaşanmıştır. Kült merkezinde mevcut binaların büyük bir kısmı bu döneme aittir. Ilıcanın yanı sıra, köprüler, caddeler, sokaklar, insulalar, geçiş yapısı, propylon, ve nympheum bu dönemde planlanır.

Bizans Dönemi: Allianoi’da yoğun yerleşimin görüldüğü dönemdir. Ancak Pergamon’da olduğu gibi sosyo-ekonomik açıdan son derece zayıf bir dönem yaşanmıştır. Kült merkezinde yaşamaya başlayan Bizanslılar, Roma Çağı’na ait heykeltıraşlık eserlerini ve mimarlık kalıntılarını tahrip edip,devşirme malzeme olarak kullanmaya başlamışlardır. Roma Çağı’na ait, stoaların ve ana caddelerin tabanları kullanılmak suretiyle, yeni basit mekanlar yapılmıştır. Allianoi’un en önemli yapısı olan ılıcanın ve nympheumlar da ihtiyaçlara uygun küçük değişiklikler yapılarak kullanılmaya devam etmiştir. Bazilikal planda büyük bir kilise inşa edilmiştir. Yerleşmenin içinde ve yakın çevresinde de şapeller yapılmış, ayrıca bu dönemde metal, seramik ve cam atölyelerini kurulmuştur.

Osmanlı Dönemi: Osmanlı döneminde Paşa Ilıcası, Aydın Salnameleri’nde geçmektedir. Ancak yoğun bir şekilde kullanılmamıştır. Çünkü kazılar sırasında Osmanlı dönemine ait birkaç sikkenin dışında iz yoktur. 20. yy’ın başında bölge Kaymakamı Kemal Bey tarafından Ilıca ele alınmış ve büyük havuzun bulunduğu yerin kısmen yeniden kullanıma açılmasını sağlamıştır. Ancak ılıcanın batısında Roma köprüsünün, Osmanlı döneminden 1979 yılına kadar Bergama-İvrindi arasında kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Günümüz: 20. yüzyılın başında kısmen temizlenmiş ancak sonra yeniden gelen sel nedeniyle, 1950’li yıllara kadar atık durumda, ılıcanın olduğu kısım, atıl durumda kullanıldığı anlaşılıyor. 1992 yılında, Bölge Karayolları Müdürlüğü tarafından mevcut ve hallen kullanılan Roma Köprüsü, kurul kararı olmaksızın ihale ile kısmen deforme edilerek yeni bir köprü inşa edilmiştir. Aynı yıl Ilıcanın restorasyonu İzmir Valisi tarafından İl Özel İdaresi aracılığı ile ihaleye verilmiştir. Bir yıl süren restorasyon işlemleri sırasında yine kurul kararı olmaksızın ılıcanın içi deforme edilerek üzerine modern bir bina yapılmıştır. Bu tarihten itibaren işletmeye verilmiştir, Şubat 1998’de yaşanan ağır bir sel taşkını ile tesis yeniden kullanılamaz duruma getirmiştir. Çayın güneyinde ise özel şahıslara ait olan arazide tarım yapılmıştır. Bu onarımlarda ilave edilen modern binaların büyük bir bölümü 2003 yılı çalışmaları sırasında kaldırılmış ve antik ılıca mekanları ortaya çıkarılmaya başlanmıştır.

 

Daha Ayrıntı Bilgi İçin Allianoi Hakkında Kaynakça:

 

MÜLLER, H., "Allianoi. Zur Identifizierung eines antiken Kurbades im Hinterland von
                        Pergamon ", IstMitt 54, 2004; 215-225.

YARAŞ, A. "Bergama'da İkinci Antik Sağlık Merkezi: Allianoi", Aylık Kültür, Sanat ve
                    Mimarlık Dergisi Yapı  217, 1999, Aralık; 35-37.

YARAŞ, A., "1998 Yortanlı  Barajı Kurtarma Kazısı", Bergama Belleten 9, 1999 :44-49.

YARAŞ, A. "Yortanlı (Bergama) Baraj Havzasındaki Tarihsel Miras", Zeugma Yalnız Değil !    
                    Türkiye'de Barajlar ve Kültürel Miras, İstanbul, 2000; 109-115.

YARAŞ, A. "1998-1999 Yortanlı Barajı Kurtarma Kazısı", XI. Müze Çalışmaları ve Kurtarma
                    Kazıları Sempozyumu (24-26.04.2000 Denizli) Ankara, 2000; 105-118.

YARAŞ, A.  "Su ile Gelen Sağlık, Su İçinde Yok Olan Kültür! Allianoi", Toplumsal Tarih 85,
                    Ocak, 2001; 26-29.

YARAŞ, A.,  "Tanrıçanın Hüznü Allianoi", Atlas 97, Nisan 2001; 48-66.

YARAŞ, A. "2000 Yılı Allianoi Kazısı", XXIII. Kazı Sonuçları Toplantısı (KST), (25-30
                    Mayıs 2001 Ankara),  2002, I. Cilt; 463-478.

YARAŞ, A., "Allianoi" Arkeoatlas I , 2002; 148-149.

YARAŞ, A. "İzmir’de Yeni Bir Ören Yeri: Allianoi", İzmir Kent Kültürü Dergisi, Şubat,
                     Sayı 5,  2002; 165-170.

YARAŞ, A.  "2001 Allianoi Kazısı", XXIV. KST, (27-30 Mayıs 2002 Ankara), 2003; 373-384.

YARAŞ, A., Bakırçay Havzasında Asklepios Kültü ve Paşa Ilıcası (Allianoi ?) Kült Merkezi
                    / Sağlık Ocağı,  (İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü yayınlanmamış Doktora Tezi), 2002.

YARAŞ, A. "Allianoi Geç Antik Çağ Seramik Fırınları", Uluslararası  Eskişehir Pişmiş
                    Toprak Sempozyumu 3, (16-30 Haziran 2003 Eskişehir), 2003; 404-410.

YARAŞ, A. "2002 Yılı Allianoi Kazısı", XXV. KST, (26-31 Mayıs 2003 Ankara), 2. Cilt, 2004;
                    217-228.

YARAŞ, A. "Allianoi Nymphesi", 60.Yaşında Fahri Işık’a Armağan Anadolu’da Doğdu,
                    Festschrift für Fahri Işık zum 60. Geburstag, İstanbul, 2004; 803-815.

YARAŞ, A.  "Allianoi", Dergi, TÜRSAB 245, Ağustos 2004, 22-28.

 
YARAŞ, A.,  "Die Koca Koru Tepe-Nekropole-Nekropole bei Bergama", IstMitt.  54, 2004; 
                       227- 235

  YARAŞ, A., "Das Projekt der Rettungsausgrabung von Allianoi", Historisch-Archaeologicher
                                                                                              Freundeskries e.V. Rundbrief 2004 ; 37-43

YARAŞ, A., "Allianoi Kurtarma Kazısı-2004", Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Haberler,
                                                                                                  Ocak 2005, sayı 19 ; 17-18

YARAŞ, A., - BAYKAN, D., "2003 Yılı Allianoi Kazısı", XXVI. KST, (26-31 Mayıs 2004
                      Konya), II. Cilt,  2005, 51-62.

YARAŞ, A., "Allianoi: Chronique des Fouilles de 2004", Anatolia, Antiqua XIII (2005), 365-
                      370.

YARAŞ, A. "Barajlardaki Kurtarma Kazıları ve Allianoi İkilemi", Arkeoloji ve Sanat Dergisi
                     119, 2005, 134-137.

YARAŞ, A. "Allianoi",  İlgi, Yaz 2005, sayı 110, 12-19.

YARAŞ, A. “Türkiye’de Kurtarma Kazılarına Bir Örnek; Allianoi” İdol Arkeoloji ve
                     Arkeologlar Derneği Dergisi , Nisan-Mayıs-Haziran 25,  5-7.

YARAŞ, A.,  "Allianoi Bergama’nın Turizm Geleceği’dir", İzmir Ticaret Borsası Dergisi, 2005
                     Güz , Sayı 52, s. 25-29.

YARAŞ, A., “Allianoi” TÜBA-AR Türkiye Bilimler Akademisi Arkeoloji Dergisi 8, 196-199.

YARAŞ, A., "Die Therme Allianoi", AA 2004, 2005 ; 71-74.

YARAŞ, A., “Baraj Allianoi’yi Yutacak!...” Toplumsal Tarih 135, 2005, 12-13.

YARAŞ, A., “Koruma(ma) Politikasında Allianoi” Mimarlık Kültür ve Sanat Dergisi Yapı
                     286, 2005, 38-39.

YARAŞ, A., "Allianoi", Byzas3, 2006 ; 19-36.  

YARAŞ, A., "Allianoi: Chronique des Fouilles de 2005", Anatolia Antiqua, Eski Anadolu
                     XIV, 2006 ; 363-367.

YARAŞ, A.,"2004 Yılı Allianoi Kazısı", XXVII. KST, (30 Mayıs -3 Haziran 2005 Antalya), II.
                     Cilt, 2006 ; 297-310.

YARAŞ, A., "Allianoi Yok Oluyor",  Da Diyalog Avrasya 20, 2006 ; 68-72.

YARAŞ, A., "Son Buluntuların Işığında : Allianoi", IX. Türk Tıp Tarihi Kongresi Bildirileri,
                      2006;  83-94.

YARAŞ, A.,"Allianoi Kazısı ve Son Gelişmeler", Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Haberler,
                     Mayıs 22, 2006; 21-23.

YARAŞ, A., "Batı Anadolu’da Yeni Bir Tıp Merkezi, Allianoi", 31. Uluslar arası Grup
                      Psikoterapileri Kongresi, (31 Mayıs-03 Haziran 2006)Türkiye Grup
                      Psikoterapileri Derneği Yayını : 11, 2006; 13-20.

YARAŞ, A., "Wasser in der Heiltherme von Allianoi", Cura Aquarum in Ephesos XII
                      Babasech Supplement 12, ÖAI Sonderschriften 42,Vol.2, 2006; 453-462.
 
YARAŞ, A., "Allianoi", Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, (Baskıda).  

YARAŞ, A.- ERTEN, E., "Allianoi  und Zwei Neue Inschriften über dem Kült von Asklepios",
                     Asia Minor Stadien, (Baskıda).

YARAŞ, A., "2005 Yılı Allianoi Kazısı", XXVIII. KST (29 Mayıs-3 Haziran 2006 Çanakkale)
            (Baskıda).         

BAŞGELEN, N., "Allianoi’un Kaderi Bilim Kurulu’nun Gündeminde, Koruma ve Bilim Etiği
                      Açısından Allianoi ve Düşündürdükleri", Arkeoloji ve Sanat Dergisi 122,
                      2006; 6-8.
 
allianoi.org sitesinden alınmıştır.
Son danıştay kararıyla Allianoi ;Yortanlı Baraj gölünün 20 metre kadar üstünden geçerek; yok olma tehlikesini diger emsal antik kentlerle birlikte atlatmış görünüyor..(Güzeller güzeli Hasankeyf'de bir nefes aldı)..
BAKALIM BUNDAN SONRA NELER GÖRECEĞİZ? ANTİK KENTLER KÜLTÜR YAPILARIMIZI YENİ ENTRİKALAR MI BEKLİYOR? AKLIMIZIN BAŞIMIZA GELMESİ İÇİN YENİ ZEUGMA'ları KAYBETMEMİZ Mİ GEREKİYOR?

SAYIN AHMET YARAŞ VE MUHTEŞEM KAZI VE ARAŞTIRMA EKİBİNİ KUTLUYORUZ..BEN ERKMEN SENAN HEM KİŞİSEL, HEM DE GÖRSEL SANATLAR GRUBUM AKADEĞİLMİ İLE ALLİANOİ'UN VAROLMASI İÇİN ELİMDEN, YÜREĞİMDEN, BİLİNCİMDEN GELENİ YAPMAYA HAZIR OLDUĞUMU BELİRTMEK İSTERİM..