3 Kasım 2009 Salı

Tralleis/Aydın buluntusu Ephebos Heykeli


Kızılburun Sütun batığı kazısı

Kızılburun Batığı (İzmir)
İzmir’in güneybatı kesiminde yer alan Sığacık Körfezi’nin batısında bulunan Kızılburun Batığı’ndaki araştırmalar, 2005 yılından bu yana, Teksas A&M Üniversitesi’ne bağlı Sualtı Arkeoloji Enstitüsü (INA) tarafından, Deborah N. Carlson’ın arkeolojik yürütücülüğünde devam etmektedir. Geç Helenistik veya Roma Döneme ait bu taş nakil gemisinin taşıdığı en önemli yük, yarı-işlenmiş bir sütun başlığına sahip Dor düzeninde bir sütundur; 9 m yüksekliğinde ve bütün haldeki sütunun, bir tapınak cephesi yapımında ya da onarımında kullanılması planlanmış olmalıdır.

2007
2007 yılında, mermer sütun gövdelerinin çıkarılması çalışmasına devam edilmiştir. Kalan dört gövde çıkarıldığında altında üç mermer kaplama levhası ile gemi gövdesine ait ezilmiş ahşap kalıntıları bulunduğu anlaşılmıştır. Bundan sonraki çalışmalar, geminin özel olarak bu amaçla üretilmiş bir taş-taşıyıcı (navis lapidaria) olup olmadığını belirlemek amacıyla, ahşap kalıntılarının kazılarak çıkarılmasına odaklanmıştır.

2006
Gemide devasa Dor sütunla birlikte başka mermer parçalar da taşınmaktaydı. 2005 raporunda belirtilenler dışındaki altı adet yazıtsız mermer stel, mermer parçaların ocaktan kısa süre önce çıkarıldığına işaret etmektedir. Bu stellerin en yakın benzerlerine, MÖ 2. yüzyılda Smyrna’da rastlanmaktadır. Keramikler, MÖ 1. yüzyılın ilk yarısına tarihlenmektedir ve aralarında çok sayıda bütün halde amfora da vardır. Bunlar arasında Doğu Yunan ve Mısır tipi olanlar da bulunmakla birlikte çoğunun Adriyatik kökenli olduğu görülmekte; bu da geminin bir dönemde Batı Akdeniz’den yola çıktığını düşündürmektedir. Ancak izotop analizleri mermerin Marmara Adası’ndan çıkarıldığını göstermektedir; bu durumda geminin son yolculuğuna Karadeniz’den başlamış olduğu düşünülebilir.

Buluntular arasındaki pişmiş topraktan hermes figürini, gemi kültüne işaret etmektedir; geminin 100 kilogramdan ağır çapasının konumu da belgelenmiştir.

Araştırmanın ana hedeflerinden biri, özel olarak yapılmış bu navis lapidaria’nın omurgası ve yükü hakkında bilgi toplamaktır. Sekiz sütun tamburundan dördü, omurgayı ortaya çıkarmak üzere kaldırılmıştır; bunların her biri 6.5-7.5 ton ağırlıktadır. 5. ve 7. tamburların altında, küçük ama oldukça kalın, işlenmemiş mermer levhalar bulunmaktadır; bunların safra ya da tampon olarak veya tamburların gemiye taşınması sırasında kullanıldığı düşünülebilir.

2005
Dr Carlson tarafından sağlanmıştır.

INA 2005 yazında, Türkiye’nin Ege kıyılarındaki Kızılburun açıklarında batmış olan antik bir taş nakil gemisinde kazı çalışmasına başladı. 42 ila 45 m derinlikte yatmakta olan taş nakil gemisi, INA’nın 1993’teki yıllık araştırmalarından birinde, bu bölgede tespit ettiği en az beş batıktan biridir. Batık, dört çift halinde istif edilmiş sekiz adet büyük mermer sütun tamburu ve bunların üzerindeki Dor düzeninde tamamlanmamış bir sütun başlığı olduğu anlaşılan yüküyle ayırt edilebilmektedir. Yaklaşık 1 m yüksekliğe ve 1.53 ila 1.75 m arasında çaplara sahip olan tamburlar, söz konusu başlıkla beraber, yüksekliği 9 m’yi geçen, Dor düzeninde tek bir sütun oluşturuyor gibidir; sütunun bir tapınak ya da diğer bir anıtsal yapının cephesinde kullanılacağı düşünülmüş olmalıdır. 2005 kazı sezonunda tamburlardan birinden alınan numune, izotop analizi yapılmak üzere Willamette Üniversitesi’nden Dr Scott Pike’a gönderilmiş ve mermer tamburun/tamburların Türkiye’nin Marmara Bölgesi’nden çıkmış olabileceği anlaşılmıştır.

Tambur yığınının yanındaki kumlu alanda yapılan incelemelerde, geminin ikincil yüküne ait parçalar da bulunmuştur; bunlar, sütunla ilişkili mimari elemanlar olarak düşünülebilecek çok sayıdaki büyük, dikdörtgen bloklardır. Diğer mermer buluntular arasında iki adet büyük kaideli kap (louterion), kabaca bitirilmiş fakat oldukça ince işçiliğe sahip daha küçük bir el yıkama kabı ve bitirilmemiş bir stel vardır. Batıkla ilişkili keramikler arasında bulunan ince keramikler ile Doğu Yunan, Adriyatik ve Mısır amforaları, geminin MÖ 1. yüzyılın başlarında battığını düşündürmektedir.

Tamburların çevresinde yapılan kazılarda bulunan yüzlerce çivi ile ahşap parça, tamburların muazzam boyut ve ağırlıkları sayesinde, geminin ahşap omurgasının önemli bir bölümünün korunmuş olabileceğine işaret etmektedir. 2006 kazı sezonunun başlıca hedeflerinden biri, korunmuş olan omurga kalıntılarını ortaya çıkarmak üzere mermer tamburların  kaldırması olacaktır (her birinin altı ya da yedi ton ağırlığında olduğu düşünülebilir). Antik taş nakil gemilerinin yapım tekniği ve yüklenmesi konularında çok az şey bilinmektedir; bu nedenle, gemilerde uzunlamasına yerleştirilmiş olan ve gerilmeye çalışan ahşap elemanların korunması, Kızılburun’daki bu navis lapidaria gibi özel olarak yapılmış gemileri anlamak açısından oldukça aydınlatıcı olabilir.

Helenistik dönem mimarlarının, geleneksel olan Dor düzeni yerine, daha moda olan İyon ve Korint düzenlerini tercih ettikleri düşüDor düzeninde bir sütun bulunması çok da alışılmış bir durum değildir. Ayrıca, Kızılburun mermerleri, Marmara Adası’nın Romalılarca henüz yoğun olarak işletilmeye başlamadığı yüzyıllarda dahi adadan Troad Bölgesi’nin dışına ithalat yapıldığını göstermeleri açısından önemlidir; zira bu tür bir kanıt adanın kendisinden elde edilememektedir. Mermerin izotop analizi, Kızılburun batığının yükünü nereden aldığı hakkında oldukça sağlam bir fikir vermiş olsa da, geminin yolculuğunun izlerini sürmek ve varması planlanan yeri belirlemek, ilerideki araştırmalarımızın büyük bölümünü kapsayacak gibi görünmektedir.




The shipwreck off Kızılburun, to the west of the Sığacık Gulf, southwest of Izmir, has been excavated since 2005 by the Institute of Nautical Archaeology (INA) at Texas A&M University, under the archaeological direction of Deborah N. Carlson. The main cargo of this Late Hellenistic or Roman stone carrier was a complete Doric column 9 m high with an unfinished capital, surely intended for the building or repair of a temple facade.

In 2007 work continued to raise the marble column drums. The remaining four were raised to expose three additional marble slabs and more crushed wood from the ship itself. Work then focused on excavation of the wood to determine whether the ship was a purpose-built stone carrier (navis lapidaria).

As well as the huge Doric column, the ship also carried other marble items. In addition to those listed in the 2005 report there were six uninscribed marble stelae, confirming that the marble items had been newly quarried. The best parallels for the stelae are from Smyrna in the 2nd century BC. The pottery gives a date in the first half of the 1st century BC and includes many intact amphoras. They include East Greek and Egyptian types but most are Adriatic and so perhaps the ship had sailed at some time from the western Mediterranean. However, isotopic analysis suggests the marble is Proconnesian and so the latest journey would seem to have been from the Black Sea.

A terracotta herm provides evidence of the ship cult, and the ship's anchor, of lead stock, has been located. It weighs more than 100 kg.

A main goal of the expedition is to study the hull and loading of this purpose-built navis lapidaria. Four of the eight column drums have now been raised to expose the preserved hull. Each weighed 6.5-7.5 tonnes, and under drums 5 and 7 were small, very thick, undressed marble slabs, perhaps ballast or packing, or they may have been used in the transfer of the drums to the ship.

Dr Carlson kindly provided the following report.

During the summer of 2005, INA initiated the excavation of an ancient stone carrier wrecked off the Aegean coast of Turkey at Kızılburun. The stone carrier, which lies at a depth of between 42 and 45 m, is one of at least five shipwrecks in the area discovered in 1993 during one of INA's annual surveys for shipwrecks. This wreck is distinguished by a cargo of eight massive marble column drums, stacked neatly in four pairs, and topped by what appears to be an unfinished Doric capital. The drums, which measure about 1 m in height and range in diameter from 1.53 to 1.75 m, appear to comprise, with the capital, a single Doric column over 9 m tall, probably destined for the façade of a temple or other monumental building. A sample drilled from one of the drums during the 2005 excavation season was sent to Dr Scott Pike of Willamette University for isotopic analysis, which revealed that the marble drum(s) likely originated in the Marmara region of Turkey.

Exploration of the sandy area adjacent to the drum pile revealed portions of the ship's secondary cargo, which is characterized by numerous large rectangular blocks that may represent architectural elements associated with the column. Other marble artifacts include two large basins (louteria) with pedestal bases, a roughly worked but very fine smaller hand basin, and an unfinished headstone (stele). Ceramics associated with the column wreck include fineware pottery and transport amphoras from East Greece, the Adriatic and even Egypt, and suggest that the ship went down in the early first century BC.

Excavation around the drums themselves yielded hundreds of nails and wood fragments, indicating that the massive size and weight of the drum cargo may have preserved a substantial portion of the ship's wooden hull. One major goal of the 2006 excavation season will be the removal of the marble drums (which are estimated to weigh as much as six or seven tons apiece) in order to excavate and raise any surviving hull remains. Archaeologists know regrettably little about the construction and lading of ancient stone carriers, and preservation of the ship's longitudinal stress timbers could tell us a great deal about the construction of purpose-built vessels such as this navis lapidaria from Kızılburun.

The presence of a Doric column on a shipwreck of the early first century BC is unusual inasmuch as Hellenistic architects clearly preferred the more fashionable Ionic and Corinthian orders to the rather traditional Doric. Furthermore, the Kızılburun marbles provide important evidence for Proconnesian exports beyond the Troad, in the centuries before the island's intensive exploitation by the Romans; evidence that has not survived on the island itself. While isotopic analysis of the marble has given us a fairly sound idea of where the Kızılburun cargo originated, the process of tracing the ship's voyage and working out its final destination promises to occupy much of our future research.

The excavation website is at
http://ina.tamu.edu/kizilburun