4 Temmuz 2010 Pazar

Lebedos,Ypsile ile Makria/ Doğanbey Burnu ve çevresinin tarihsel coğrafyası




Doğanbey Burnu,Lebedos/Ürkmez ve çevresinin tarihsel coğrafyası
Doğanbey Çevresi'nin ilkçağlardan bu yana iskan gördüğü anlaşılmakta. Üçgen şeklindeki Doğanbey 'in tarihsel coğrafyası ele alındığında Makria Burnu ismi öne çıkmakta. Makria Burnu İpsili/Doğanbey Burnunun eski adıdır ve böyle olduğu, Arrianos'un "İskender 'in Anabasis'i" adlı yapıtının MEB tarafından yayınlanmış Türkçe çevirisine ek haritada gösterilmiştir. Doğanbey/Makria Burnu bugün adı Ürkmez olan LEBEDOS antik kentinin eskiçağlardaki etki alanı içindedir. Lebedos Antik Kenti'nin gerek Ürkmez Köyü üstündeki akropolis bölümü, üçgen formundaki Doğanbey/Makria Burnu'nun kuzeydoğu köşesindedir. Makria burnu'ndan doğuya doğru kıyıda Kısık yarımadası'nda alışılan türde bir kuruluş efsanesi vardır. M.Ö.7. yüzyılda kurulmuştu. Tarihte kenti adına para basan kentlerden.
2004 yılında sur duvarlarının bulunduğu yarımada üzerinde yapılan bazı yüzey araştırmalarında, işlenmiş küçük bir obsidyen yonga bulunmuştur. Bu yüzden burası İyon kolonileri öncesi döneme ait ve muhtemelen neolitik çağda yerleşilmiş bir yer olduğu düşünülür.

YPSİLE/İPSİLİ Rumca'da "Yüksek " anlamına gelmekte. İrice bir Köy görünümünde olan İPSİLİ /DOĞANBEY Seferihisar'dan güneye uzanan yeni turistik kıyı yolu üzerinde fakat buna bir bağlantı yoluyla bağlandığı ve biraz içerde, yüksekte kaldığından turistik yoldan görünmeyen, denize de tepeden bakan bir yerdedir.
YPSİLE ; geç Bizans döneminde kurulmuş, bu dönemde önemini sürdürmüş bir hisar yerleşimi di; 1400'lerin ilk çeyreğinde Bizans'lı Tarihçi Doukas'ın anlattığı, bazı önemli olaylar geçirmiştir. Burası, Osmanlı döneminde de Seferihisar/Sivrihisar Kazasının en büyük Rum Köyü idi (Koromela/Kontaras s:133) Prof. Dr. Bilge Umar Ionia kitabında Doğanbey tarihi ile ilgili geç dönem Tarihinden şu bilgileri de veriyor. "Aydın oğulları'nın son Beyi, İzmir Oğlu diye bilinen Cüneyt, son günlerini bu İPSİLE HİSARI'nda yaşadı. Çelebi Mehmet Kardeşi Osmanlı Tarihçilerinin Düzmece diye karaladığı Mustafa Çelebi'nin Tesalya-Selanik yöresinde çıkardığı ilk ayaklanmayı (Şeyh Bedrettin'i Serez Çarşı'sında astırdığı günlerde) bastırması üzerne , Mustafa ile yandaşıCüneyt, Selanik Kale4sine sığınmışlardı. Bu olayın getirebileceği bunalım onurlu bir çözüme bağlandı; Varılan anlaşmaya göre, yaşlı İmparator Manouel ile genç ortak İmparator İoannes, Mustafa Çelebi'yle Cüneyt Beyi Rum Devleti ülkesinde tutsak-konuk durumunda bulundurarak, Mehmet Çelebi yaşadığı sürece, özgür bırakmayacaklardı; "bunların ağırlanma giderlerini karşılamak üzere" Mehmet Çelebi, İmparatorluğa her yıl yüklü tutarda para gönderecekti.
Mehmet Çelebi'nin ölümünü, genç yaştaki oğlu 2. Murat'ın tahta geçtiğini öğrenen İmparator, tuksakları özgür bıraktı, hatta Gelibolu'ya çıkmalarını sağladı. Mustafa kısa sürede devletin Avrupa'daki bölümünde tartışmasız üstünlük kurdu; ama sonunda Murat onu yendi ve öldürttü (1422). Cüneyt, atalarının Beylik ülkesine kaçtı ve Aydın Oğulları ordusunun başına geçti.; bu ordu, üzerine gelen Osmanlı Ordusuna karşı Akhisar/Antik Thyateira-Salihli /Antik Sardeis arasında verdiği savaşta yenildi, Cüneyt İPSİLİ HİSARI'na gidip sığındı. Burada kuşatılınca teslim olmak zorunda kaldı, öldürüldü, Aydın Oğulları Beyliği tarihe karıştı. (1426)
İPSİLİ/DOĞANBEY'de eski kale'nin surlarından iz, eser yok.
Ancak yerleşim alanı içinde, Erken veya geç Bizans Çağı yapıtlarından kalma işlenmiş taşlar, geç dönem evlerin duvarlarında göze çarpmakta. Eski ana yol ortasında bir kuyunun bileziği olarak kullanılan bir ilkçağ yazıtlı işlenmiş taşı ve duvarlarda devşirme olarak değerlendirilmiş tarihsel işlenmiş taşları görebiliyoruz.
Doğanbey en güçlü değirmenlere de sahip. Doğanbey İpsili Köyü'nün önündeki tepede Bademler'in önünde , Gödence yolunda sırtta bir değirmen tek başına duruyor. Aşağıda değineceğimiz MYONNESOS/ÇIFIT KALESİ önünde, kıyıda bir değirmen var. Özdere altında, DİOS HİERON adlı kıyı yerleşmesinin önünde bir değirmen sağlam durumda. Değineceğimiz Karakoç Ilıcalarından Cumaovası'na çıkan yolda (ki bu yol Çeşme- Cumaovası kervan yoludur) bir değirmen boğazın girişini beklemektedir.
Kaynaklar:
PAUSİNİAS'da Anadolu Seçmeler. Çeviren Bilge Umar Yeditepe Üniversitesi yayınları 2002
IONİA-Prof.Dr.Bilge UMAR-İnkilap yayınları..2001
Eskiçağda Ege bölgesi-George BEAN-Arion yayınları Çeviri: Prof. Dr. İnci Delemen
Anadolu'nun tarihi Coğrafyası1 :Prof.Dr.Veli SEVİN Türk Tarih Kurumu Yayınları
Anadolu'nun Tarihsel Coğrafyası: RAMSAY-MEB yayınlar
Anadolu Uygarlıkları:Prof.Dr.Ekrem AKURGAL Net yay.
Türkiye'nin Tarihi:Bir gezginin gözüyle Anadolu Uygarlıkları-Seton Lloyd-Tübitak yay.1998
Antik Anadolu Coğrafyası-Strabon-Arkeoloji ve sanat yayınları
Teos Araştırmaları:Doç.Dr. Numan TUNA-Taçdam-ODTÜ,Ankara-14.Araştırma Sonuçları toplantısı27-31 Mayıs 1996 Ankara-T.C Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü
Anadolu'da Romalılar-Batı Anadolu Kent Devletleri-David MAGİE-Çeviri :N.BAŞGELEN,Ö.ÇAPAR Ark ve Snt.yay.
Anadolu'da Romalılar-Batı Anadolu'da zenginlikler-David MAGİE Ark ve snt.yay.
Batı Anadolu Bölgesinde Kültür Gelişmesinin ana hatları-Dr.Reınhard STEWİG Çev.Ruhi TURFAN,M.Şevki YAZMAN
İTÜ Mimarlık fakültesi Şehircilik Enstitüsü -1970
Genel Nümizmatik Sözlüğü-Ahmet Semih TULAY Arkeoloji ve sanat yay.
Türkiye'nin Antik Meskukatına Dair Bibliografya-E.BOSCH Türk Tarih Kurumu Yay.1949
Türkiye Uygarlıklar Rehberi-Ege Kıyıları:John Freely Çev.Tuncay BİRKAN,Gürol KOCA,Aslı BİÇEN,YKY yay.
Antik Kentler: Yusuf GÜL- İzmir 1998
Tepekule Tarih Dergisi, Ege'de Yel Değirmenleri: ŞükrüTÜL-2000
İskender'in Anabasis'i: Arrianos-Meb yayınları







LEBEDOS ile ilgili iki yazım var, birincisi Pausinias'ın yukarıda kaynaklar bölümünde belirttiğim kitabından ve özellikle George Bean'in kitabından alıntılarla desteklenmiş olanı. İkincisi ise daha önce yüklediğim yazı.

LEBEDOS/ÜRKMEZ 12 İon Kentinden birisidir. Başlangıçta yörede yaşayan Karia'lılar, İon göçleri sırasında Kodros Oğullarından birinin önderliğliğinde bir topluluk tarafından yurtlarından kovulmuşlardır. Kodros Oğlunun adı;antik yazılı kaynaklarda Andraimon ya da Andropompos şeklinde yer almaktadır.


Termal bir şehir olması nedeni ile o dönemdeki elit kesimin yaşadığı ve 12 İyon şehrinin tek kumarhane şehri olarak bilinmektedir.
Hellenistik Dönem’de iki veya üç kez adı geçer. Bunlar da kenti parlak bir durumda göstermez. Antigonos, Lebedos’u Teos topraklarına katmayı tasarlamıştır. Anlaşıldığına göre, bu tasarı Lebedos’un tümüyle terk edil­mesini gerektiriyordu, ancak yürürlüğe giremedi. Antigonos’tan sonra çevreye egemen olan Lysimakhos’un, Lebedos’u kökten yok ettiği ve halkı Ephesos’a yerleştirdiği söylenir. Kendisini harita dan silmeye yönelik bütün bu girişimlere karşın kent, varlığını sürdürmeyi başarmıştır. İ.Ö. 266 dolaylarında Mısır Kralı II. Pto-lemaios’un egemenliğine girmiş ve bir şekilde yeniden kurularak, Ptolemais adını almıştır. Bu ad sadece altmış yıl kullanılır.
İ.Ö. 2. yüzyılda Dionysos Sanatçılarının İyon kolu, Lebedos’ta artık sürekli yerleşeceği bir merkez buldu. Teos, Ephesos ve Myonnesos’tan uzaklaştırılan bu baş belası birlik, salt ek insan gücü sağlayacağı hesaplanarak Lebedos’ta iyi karşılandı. Nüfus azlığı burada daima sorun yaratmıştı. Birlik Priene’ye kısa bir yolculuk dışında, ne olursa olsun, Lebedos’ta kaldı artık. Strabon’un zama nında, çeşitli oyunlar da içeren Dionysos onuruna bir şenlik her yıl yineleniyordu. Strabon’dan kısa bir süre önce yazan Horatius’un, Lebedos’tan “terkedilmiş bir köy” diye söz etmesi ise şaşırtıcıdır. Ozan hiç kuşkusuz yanılmakta ya da en azından abartmaktadır. Tersine, kent, varlığını sürdürmüş ve İ.S. 2. yüzyıl sonuna dek sikke basmıştır.


Pausanias Lebedos'un iki kısım olduğuna değinmekte, sonraları Lebedos 20m. genişliğinde bir mendirek ile kıyıya bağlanmıştır. Horatius terkedilmiş bir köy görünümünden söz etmekte. Amasya'lı Strabon Geoghraphica'sında Lebedos'un Artis adı verilen yerde Ionia'lı Andrompos tarafından kurulduğunu yazmakta.
Limandaki Hellenistik duvarlar Gymnasium ve arkasındaki tepenin yamaç ve üzerinde günümüze kadar varlığını koruyabilmiş tapınak terası ve konut kalıntılarına ait izler görülebilir.
Kalıntılar içinde en çarpıcısı , yarımadayı çepeçevre dolaşan üç dört taş sırasıyla korunmuş surlardır.
Myonessos/Çıfıt Kale,Doğanbey, Seferihisar

Adanın adı antikçağda; MYONNESOS'..Çevrede ÇIFIT KALE,kısaca ÇIFIT diye anılmakta. Bazen SIÇAN ADASI diyenlere de rastlanmakta...
Seferihisar'dan ve Teos/Sığacık'dan güneye uzanan yeni turistik kıyı yolunda,İpsili /Doğanbey kavşağını geçmenizden 3km. kadar ileride,sağda göreceğimiz yola saparsak kavşaktan 2 km. kadar sonra yol ikiye ayrılır.Soldaki yola girersek ve 2km. daha gidince adanın önüne varırız.
Ada,karanın pek yakınında neredeyse karaya bitişik ve dimdik bir kaya görünüşünde. Adanın üzeri genişçedir.
Çıfıt Kale adasını karaya bağlayan denizdeki dolgu geçit binlerce yılın bakımsızlığı sonucu dağılmış ve deniz suyunun altında kalmışsa da,ayakkabılarınızı çıkarıp bileğinizle dizinizin orta yerine kadar derinlikte suyun içinden geçerek birkaç m.yürümeyi göze alırsanız,Teos/Sığacık gibi bir yerden deniz motoru tutmadan adaya çıkabilirsiniz.
Ada üzerinde ilkçağdan,ortaçağdan ya da Osmanlı Egemenliği döneminden kalmış pekçok dağınık duvar ve yapı kalıntısı bulunmakta .
Adayı karaya bağlayan ,şimdi çoğu su altında kalmış geçitde görünen bazı taşlar,ilkçağ kentlerindeki sabırlı taş işçiliği ile kesilmişlerdir.
Adanın güney yanında suyun içinde görülen eski liman rıhtımının bazı bölümleri seçilmekte.
İlkçağ kentinin KYKLOP denen arkaik çağ yapıtı surlarından bazı kalıntılar da görülebilmekte...

Myonnessos ile ilgili önemli kaynaklar: IONİA:Prof.Dr.Bilge UMAR İnkilap yayınları
ANADOLU'NUN TARİHSEL COĞRAFYASI 1 :Prof.Dr.Veli SEVİN Türk Tarih Kurumu Yayınları
Milet'li Hekataios yaklaşık İ. Ö. 500'de yazdığı yazıda Myonnesos'tan (Çıfıt Kalesi ya da Fare,Sıçan Adası) "kent" diye söz ediyor. Ama bu kayalıklı adacığın kasabadan daha büyük bir yerleşim olması imkansızdır. Makria Burnu'nun hemen kuzeyinden, deniz içinden 60 metre yükselen sarp kayalıklardan oluşan bu yer Cebelitarık'ın minyatürü adeta. Antik çağlarda adacık, taşları su altından bugün bile görülebilen bir yolla anakaraya bağlı idi. Antik kentten bugüne sadece şekilsiz dev taşlardan yapılmş kyklop tarzı örgüde Arkaik savunma duvarlarının bir bölümü kalmış, diğer kalıntılar çok daha geç dönemlere ait. Roma dönemi boyunca Myonnesos korsan yuvası olmuş, çünkü denizlerle çevrili kayalıklar amaçlarına hizmet etmekte idi. Gemilerini anakaradan ve gözlerden uzakta demirliyor ve geriye oradan tüccarların geçmesini beklemek kalıyordu Eldeki tek kaynak Livius olsaydı, Myonnesos kayalığının yalnızca bir korsan sığınağı olduğu sonucuna varılırdı. Yerleşme İ.Ö. 500 dolaylarında Miletoslu Hekataios tarafından bir kent, İ. Ö. 100 dolaylarında Ephesoslu Artemidoros tarafından ise biryer olarak anılmıştır. Plinius, bir zamanlar kasaba niteliği taşıyan Myonnesosun kendi çağına dek ortadan silindiğini belirtir. Myonnesos Türk tarihinde de bir rol oynar. Tepenin doruğundaki kırmızı sıvalı üç sarnıç ise tarihlenememektedir.. Ancak geç dönem eserleri olduğu tahmin edilmektedir.
Kaynaklar:
Teos'lu dionysos sanatçıları bir süre Myonnesos'da yaşamışlar,ancak sonra anlaşmazlıklarla ilerdeki Ürkmez'de bulunan Lebedos antik kentine geçmişler....

Kaynak:Eskiçağda Ege bölgesi-George BEAN-Arion yayınları Çeviri: Prof. Dr. İnci Delemen

Karakoç'taki sağlık ılıcaları üçbin yıldan beri kullanılmaktadır.
Karakoç ılıcaları,Lebedos kentine bağlı arazi içinde idi ve o kentin yani Seferihisar yakınında Ürkmez köyünün 7-8km. kuzeybatı ilerisindedir.Kolophon(Menderes-Ahmet Beylinin kuzeyi) kentine bağlı arazinin sınırı ise yakındadır.Çeşme Ildırı'daki arazi kapsamında,o kentin  güneybatı yakınında,şimdiki Ilıca'da bulunan ılıcalar da ünlü idiler.Klazomenai(Urla,Limantepe)kenti antik arazisi  içinde yer alan,Agamemnon ılıcalarına daha çok Smyrna'lılar(İzmir'liler),Lebedos arazisindeki KARAKOÇ ılıcalarına,kaplıcalarına ise EFES'liler gelirmiş.
Antikçağ yazarı Byzantionlu Stephanos ,KARNİA adlı bir IONİA kentçiğinden söz ediyor.Hellen ağzında Karnia(Karna ülkesi) edilmiş adın aslının ,yahut da Hellen ağzında sonuna "ia" takısı eklenmiş kök bölümünün ,Anadolu'lu,Luvi dilinden Karna yani K(UVA)ARNA,Kutlu /Kutsal Kaynak olduğunu kolayca görüyoruz ve Luvi kültürünün yayılma alanı kapsamında bu sözcükten türetilmiş başka tarihsel adlarla da çokça karşılaşıyoruz.Ionia'daki Karna/Karnia çok güçlü olasılıkla Karakoç Kaplıcalarının bulunduğu yerdeki ılıca kentiydi.Hatta Karakoç adı da pek dikkate değer bir biçimde KARNA'ya yakındır.,bu ad Karnaka ,Kutlu Kaynak yeri adından bozma olabilir.
Pausanias'da Karakoç Ilıcaları'na şöyle değiniyor; "Lebedos arazisi içindeki ılıcalar insan soyu için, hayranlığa değer olduğu kadar da yararlıdır."
Kaynak: Sahife 59 Pausanias'da Anadolu Seçmeler. Çeviren Bilge Umar Yeditepe Üiversitesi yayınları 2002
Karakoç ılıcalarının ,erken Bizans döneminde de pek  gözde olduğunu,o dönemden kalma görkemli bir ılıca yapısının aşağıdaki eski ama belge niteliğindeki fotoğraflarıyla da kanıtlanmakta.Yakında Karakoç kaplıca ve ılıca kentine gittiğimizde yeni fotoğraflarını da çekmeyi çok istiyorum.
KAYNAK:IONİA-Prof.Dr.Bilge UMAR-İnkilap yayınları..2001
isanın çarmıha gerildikten sonra annesi meryemi teslim ettiği sean jean

LEBEDOS/ ÜRKMEZ'le ilgili ikinci yazı.
Gümüldür-Ürkmez arasında bugün Kısık adı ile bilinen yarımada üzerinde kurulan Lebedos;12 İon kentinden biriydi ve M.Ö.7. yüzyılda kurulmuştu. Tarihte kenti adına para basan kentlerden. Limandaki Hellenistik duvarlar Gymnasium ve arkasındaki tepenin yamaç ve üzerinde günümüze kadar varlığını koruyabilmiş tapınak terası ve konut kalıntılarına ait izler görülebilir.
Anadolu Uygarlıkları ve Arkeolojik yerlerin Araştırmacısı George Bean nam,ı diğer Bin Bey; Değerli Prof Dr. İnci DELEMEN'in mükemmel çevirisiyle Arion yayınlarından çıkan "Eskiçağda Ege Bölgesi" adlı yapıtında Lebedos ile ilgili şu bilgileri veriyor.
İki tanesi, diğerler İyon Kentleri yanında belirgin bi çimde sönük kalıyordu. Bu iki kent Myus ile Lebedos idi. Gerek Myus’un gerekse Lebedos’un kalıntıları azdır. Myus’u Maiandros (Büyük Menderes) Nehrinin çamuru ve sivrisinekleri yok etmiştir. Lebedos ise bir yarımadanın üzerinde sessizce yaşamını sürdürmüş, tarihte önemli bir rol oynamamıştır.



Lebedos’un kuruluş tarihi M.Ö. 7. yy olarak tahmin edilmekte. Ancak 2004 yılında sur duvarlarının bulunduğu yarımada üzerinde yapılan bazı yüzey araştırmalarında, işlenmiş küçük bir obsidyen yonga bulunmuştur. Bu yüzden burası İyon kolonileri öncesi döneme ait ve muhtemelen neolitik çağda yerleşilmiş bir yer olduğu düşünülür.
Kentin kuruluş efsanesi alıştığımız türdedir. Başlangıçta yöre de yaşayan Karia'lılar, İyon göçleri sırasında Kodros oğullarından birinin önderliğindeki bir topluluk tarafından yurtlarından kovulmuşlardır. Kodros oğlunun adı, yazılı kaynaklarda Andraimon ya da Andropompos şeklinde geçmektedir. “İnsanlara eşlik eden” an lamındaki ikincisi, bir koloni kurucusu için kuşku uyandıracak de recede uygun bir addır ve tam bir güvenle efsanevi bir kişinin adı olarak kabul edilebilir.

Lebedos’un kuruluş tarihi M.Ö. 7. yy olarak tahmin edilmektedir. Ancak 2004 yılında sur duvarlarının bulunduğu yarımada üzerinde yapılan bazı yüzey araştırmalarında, işlenmiş küçük bir obsidyen yonga bulunmuştur. Bu yüzden burası İyon kolonileri öncesi döneme ait ve muhtemelen neolitik çağda yerleşilmiş bir yer olduğu düşünülür.
Kentin kuruluş efsanesi alıştığımız türdedir. Başlangıçta yöre de yaşayan Kanalılar, İyon göçleri sırasında Kodros oğullarından birinin önderliğindeki bir topluluk tarafından yurtlarından kovulmuşlardır. Kodros oğlunun adı, yazılı kaynaklarda Andraimon ya da Andropompos şeklinde geçmektedir. “İnsanlara eşlik eden” an lamındaki ikincisi, bir koloni kurucusu için kuşku uyandıracak de recede uygun bir addır ve tam bir güvenle efsanevi bir kişinin adı olarak kabul edilebilir.

Sonuç olarak, Lebedos’un erken dönem tarihi büyük bir boşluk tan ibarettir. Bildiğimiz kadarıyla, ne denizaşırı ülkelere koloni göndermiştir, ne de İyon uygarlığının altın çağında Lebedos’lu bir ozan, düşünür ya da bilim adamının adı duyulmuştur. Aslında Le bedos yalnız bu dönemde değil, hiçbir zaman ünlü bir kişi yetiştirmemiştir. Lade Savaşında da İyon donanmasına bir katkıda bulun mamıştır. İ.Ö. 5. yüzyılda Atina Deniz Birliğine (Delos Birliği) ön celeri üç talent ödemiş, fakat kaynaklarının bu tutarı karşılaya madığı anlaşılınca, vergi bir talente düşürülmüştür. Lebedos, Kla sik Dönem’de sikke basmayan tek İyon kentidir.

Termal bir şehir olması nedeni ile o dönemdeki elit kesimin yaşadığı ve 12 İyon şehrinin tek kumarhane şehri olarak bilinmektedir.
Hellenistik Dönem’de iki veya üç kez adı geçer. Bunlar da kenti parlak bir durumda göstermez. Antigonos, Lebedos’u Teos topraklarına katmayı tasarlamıştır. Anlaşıldığına göre, bu tasarı Lebedos’un tümüyle terk edil­mesini gerektiriyordu, ancak yürürlüğe giremedi. Antigonos’tan sonra çevreye egemen olan Lysimakhos’un, Lebedos’u kökten yok ettiği ve halkı Ephesos’a yerleştirdiği söylenir. Kendisini harita dan silmeye yönelik bütün bu girişimlere karşın kent, varlığını sürdürmeyi başarmıştır. İ.Ö. 266 dolaylarında Mısır Kralı II. Pto-lemaios’un egemenliğine girmiş ve bir şekilde yeniden kurularak, Ptolemais adını almıştır. Bu ad sadece altmış yıl kullanılır.
İ.Ö. 2. yüzyılda Dionysos Sanatçılarının İyon kolu, Lebedos’ta artık sürekli yerleşeceği bir merkez buldu. Teos, Ephesos ve Myonnesos’tan uzaklaştırılan bu baş belası birlik, salt ek insan gücü sağlayacağı hesaplanarak Lebedos’ta iyi karşılandı. Nüfus azlığı burada daima sorun yaratmıştı. Birlik Priene’ye kısa bir yolculuk dışında, ne olursa olsun, Lebedos’ta kaldı artık. Strabon’un zama nında, çeşitli oyunlar da içeren Dionysos onuruna bir şenlik her yıl yineleniyordu. Strabon’dan kısa bir süre önce yazan Horatius’un, Lebedos’tan “terkedilmiş bir köy” diye söz etmesi ise şaşırtıcıdır. Ozan hiç kuşkusuz yanılmakta ya da en azından abartmaktadır. Tersine, kent, varlığını sürdürmüş ve İ.S. 2. yüzyıl sonuna dek sikke basmıştır.