31 Ağustos 2011 Çarşamba

Daedala/Daidala/İnlice Asarı-Göçek





















Bir çam ormanının denize uzandığı bölgede, Fethiye'ye 29 km. uzaklıktaki İnlice köyü sınırları içindeki eskiçağ kenti. Antik çağdaki ismiyle GLAUCUS SİNUS/GLAUKOS SİNOS adıyla anılan Fethiye Körfezi'nin kuzeyinde kalır. DAİDALA/DAEDELE ismi, Luvi Pelasg kökenli. Bilge Umar'a göre, Da (burada çam?)-İDA (Orman, ağaç)-la ise Luvi dilindeki cık takısı. Daidala ismi Da ormancığını, Da ağaçcığını anlatmakta. Dolayısıyla Taa Edremit Körfezi'nde yer alan antik İDA/KAZ DAĞI ile adaş sayılır DAİDALA. Yakın çevrede DAYDAY diye de anılmakta.
DAEDALA çevreye hakim bir tepede. Tipik, çok büyük olmamasına karşın geçmişte gösterişli bir Lykia kenti olduğu izlenimini hemen alıyoruz. İnlice Asarı adı verilen tepeye gidiş oldukça zor. Akropol tepesi üç yönden işlenmiş taşlardan oluşan duvarlarla çevrili.
Amaseia'lı Strabon Geographika'sında değiniyor DAEDALA'ya. Korsanlara yataklık eden DAEDALA oldukça sarp ve üç yanı surlarla çevrili bir kent.
Duvarsız olan yamaç kayalık duvarların işlevini görmekte.
Karaya yakın olan zirvede ufak bir kale var. Daedala çok büyük bir yerleşim yeri olmadığından, yerli kayadan oyulma merdivenli yollar, birkaç ev temeli ve zirvede olması nedeni ile, su sarnıçları başlıca kalıntıları oluşturmakta.
Akropolün özellikle batı eteğindeki güvercin yuvası tarzı kaya mezarları ile birkaç Lykia türü lahit, yukarıda değinilen kalıntılar dışındakileri sergilemekte.
Bu mezarlara ulaşmak çok zor. Kalenin hemen arkasında ise üç tane tipik Lykia kaya mezarı vardır. Bunlardan ayrı, Fethiye-Muğla karayolu kenarında küçük bir tepeye oyulmuş dorik bir mezar var.Üç basamakla çıkılmakta. George Bean Eskiçağda Lykia bölgesi adlı yapıtının 36 ve 37. sayfalarında DAİDALA kentine değiniyor. Bir yerinde diyor ki BEAN, " Strabon Daidala'dan Karia ile Lykia arasındaki sınırı belirleyen şehir olarak söz eder; ve hem Strabon, hem de Livius bu kentin Rodos Peraia'sına ait olduğunu söyler. Söz konusu bilgi, Fethiye Körfezi'ndeki Tersane Adası'nda ele geçen bir yazıtla doğrulanır, ancak bu yazıtın Daedala'daki bir mezardan geldiği de ifade edilir. "
Akropolden ve çevredeki dağlık bölgeden, İnlice Köyü sahili ve plajından Fethiye Körfezi manzarası muhteşem, cennet gibi bir yer. Geceleri konaklamak isteyenleri Cevdet Bayburtluoğlu Lykia isimli kitabında uyarıyor, sivrisineklere dikkat, arabada bile uyusanız, pencereleri sakın açmayın, veya arabanıza cibinlik yapın diyor. Şu resmi antik kent tabelalarını da hazırlayan yetkililerden de bir ricamız var, biraz dikkat, kentin tabelasında isim DEADALA yazıyor, yanlış, lütfen düzeltelim... DAİDALA/DAEDALA olacak doğrusu, bir harf değişikliğinden birşey olmaz demeyelim, çok şey olur, anlam kayar, tarih kayar, ciddiyet yok olur, DEADALA, DALA dersek DALGA geçmiş gibi oluruz işte olmaz.
KAYNAKLAR:
LYKİA: Cevdet Bayburtluoğlu-Suna- İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma enstitüsü yay. 2004
Eskiçağda Lykia Bölgesi: George Bean Çeviri:Hande Kökten Daidala maddesi: s. 36, 37 Arion yay. 1997
Türkiye'deki Tarihsel Adlar:Bilge Umar-İnkilap yay.
ERKMEN SENAN

İnlice Köyünün coğrafyası:
Ülkemizin güney batısında yer alan Muğla İlinin şirin ilçesi Fethiye'ye bağlı bir köy olup 20 km batısında yer alır.Koordinatları 36.75 Kuzey enlemi ile 29.01 Doğu boylamı arasındadır. Doğusunda Kertmeç, Kuzeyinde Asar Tepesi, batısında Göcek Beldesi vardır. İnlice Çayı'nın yardığı bir vadide kurulmuştur. Sadece denize bakan batı kısmı açıktır. Kalan tüm yönleri gittikçe yükselen dağlarla çevrilidir. Bu dağlar tüm Akdeniz Bölgesi boyunca uzanan Toros dağlarının başlangıcını oluşturur. Kuzeydeki dağlar sert volkan kayaçlarından oluştuğu için ulaşılması ve geçilmesi daha zordur.Bu yüzden kuzeydeki ormanlık alan fazla zarar görmeden günümüze kadar gelebilmiştir. Doğu ve güneydeki dağlar ise daha yumuşak bir malzemeden olduğu için buradaki ormanlık alana daha kolay ulaşılmış ve kesimler yapılmıştır.
Köye hayat veren ise Kertmeç-Kızlangedik'ten doğan İnlice Çayı'dır.Bir vadi oluşturarak aynı köy sınırları içindeki İnlice Plajından Fethiye Körfezine dökülür. İnlice Ovasını sular.Köyün ilgi odağı olmasının belki de en büyük nedeni bu çaydır. Çevre köylerde her dönem su sorunu yaşanırken İnlice Köyü bu sorunu yaşamamıştır. Bunun dışında İnlice Köyü'nü çevreleyen dağlar da kaynak suyu bakımından çok zengindir ve bu suların çoğu kaliteli içme suyudur.
Köyün iklimi yörede hakim iklim olan Akdeniz iklimidir ki; yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçer.Bu iklim özellikleri ile seracılığa çok uygundur. Son yıllara kadar seracılık yoğun olarak yapılmakta iken yavaş yavaş terk edilmektedir.
Bitki örtüsü de iklime bağlı olarak gelişmiştir. Karakteristik olarak maki çeşitleri ve kızılçam bol miktarda görülür.Zeytin,sandal, mersin, hayıt,pıynar, çetir pıynar, dut,karaağaç, kızılağaç (boya), çınar (kavak) ve sığla (günlük) ağacı doğal ortamda yetişir. Bu ağaçlardan karaağaç, tehlikede olan bir orman türü olup artık köyün belirli kısımlarında kalmıştır. Sığla ağacı da sadece batı yönündeki sulak bir alanda yoğun olarak yetişmekte olup nazlı bir ağaçtır.Koruma altında olmasına rağmen çevresine kanalların yapılması sonucu taban suyu derinleşmiş ve bu nadide türün geleceği tehlike altına girmiştir. Çünkü sığla ağacı sulak alanların bitkisidir ve bundan 15-20 yıl önce bu ağaçların her birinin köklerinin altından sular çıkmakta ve bu ağaçlara can vermekteydi. Sığla ağacı suyu bu şekilde kolayca bulduğu için köklerini derine salmaz ve yüzeye yayılır.Ayrıca çevresindeki yerleşimler de, sınırlı alanda varlığını sürdürmeye çalışan ağaç için bir tehdittir. Onun için son yıllardaki gelişmeler sığla ağaçlarının geleceği açısından olumsuz özellikler taşımaktadır.
Zeytin ağacı binlerce yıldan beri yörenin bitkisi olmasına rağmen son yıllarda adeta yeniden keşfedilmiş ve doğal ortamlarının yanında uygun araziler de zeytin ile doldurulmaya başlanmıştır. Ancak doğal ortamdaki zeytinlik alanı imar etmek adına buralardaki doğal bitki örtüsü yok edilmiştir. İmar çalışmaları hem erozyona neden olmuş hem de bu doğal ortamda yaşam alanı bulan hayvan türlerinin gittikçe yok olmasına neden olmuştur. Ayrıca zeytin ağaçlarının daha verimli olması için atılan kimyevi gübreleri yem zanneden kuşlar zehirlenerek son yıllarda hızla azalmıştır. Artık ormanlık alanların bir şekilde işlenmesi sonucu doğal yaşama alanlarını kaybeden birçok tür azalmış ya da yok olmuştur. Büyük olasılıkla yakın bir zamanda keklik ve karatavuk sesleri duyulmayacaktır.
Göçmen kuşların göç yolu üzerinde iken yaklaşık kırk yıldan beri göçmen kuşlar uğramamaktadır. Hâlbuki göçmen güvercin, kaz, ördek ve turna sesleri daha birçoğumuzun kulaklarındadır. Göçmen kuşların gelmemesinin en büyük nedeni ise köy merasının bulunduğu sulak alanın kurutulması. Bu alanın etrafına atılan kanallar suyun çekilmesine ve yaban hayatın bitmesine yol açmıştır.
 
İnlice köyünün kısa tarihi:
 
İnlice Köyü'nün tarihi bugüne kadar araştırılmamıştır. Sadece Antik döneme ait çok kısa bilgiler elde edilebilmiştir. Köyün kuzeyindeki İnlice Asarı denilen yüksek tepedeki kale , kalıntı ve kaya mezarlarından çok kısıtlı bilgilere ulaşılabilmektedir.Her dönemde işlek ticaret yollarının dışında kalan İnlice Köyü maalesef çok gelişmiş bir merkez olamamıştır. İnlice Körfezinde denizdeki çok az kalıntıdan burada bir iskelenin olabileceği tahmin edilebilir. Bunun dışında köyde yaşam alanı olarak güneye bakan kuzey yamaçları tercih edilmiştir.Bunun nedeni hem güneşten daha fazla yararlanmak hem de herhangi bir tehlike anında ulaşılması imkansız olan İnlice Asarına sığınmaktır.Ayrıca İnlice Asarının hemen yanındaki Kargıcak deresi de tercih nedeni olsa gerektir. Nitekim daha sonraki yerleşimler de Kargıcak Deresi çevresinde olmuştur. Ancak gerek köyün genişlemesi, gerekse erozyon sonucu Kargıcak ve çevresinin çoraklaşması buradaki yerleşimin daha aşağılardaki düzlüklere kaymasına neden olmuştur.
İnlice Köyü ile ilgili tespit edebildiğimiz ilk belge 1530 (Hicri:937) yılına ait 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defterindedir.Defterin 557. sayfasında Menteşe Vilayeti Pırnaz Nahiyesinde İnlüce Cemaati adı geçmektedir. Bu cemaat üç hane olup göçebedir.Yerleşik yaşama geçmemiştir. Menteşe Sancağına 350 akçe vergi ödemiştir. İnlice adının bu cemaatten mi kaynaklandığı yoksa bu cemaatin adının İnlice Köyüne göç etmesinden dolayı burada bol miktarda buluna inlerden mi kaynaklandığı konusunda bir bilgimiz yoktur. Ancak Osmanlı tapu defterlerinin incelenmesi sonucu çok daha ayrıntılı bilgilere sahip olunabilecektir.
Alıntı:http://okulweb.meb.gov.tr/48/05/688411/tar.html










Yeni yazı ve fotograflar yüklenecek.

6 yorum:

  1. Şimdi oradan geçiyorduk ve internetten araştırırken sayfanızı gördük. Tüm bilgiler için teşekkürler; harika bir yazı olmuş.Bir de son fotoğraf nerede çekildi onu öğrenebilirsem müthiş olur.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler! Güzel bilgileri paylaştığınız için.

    YanıtlaSil
  3. Merhaba blog sahibi 2013 yılında vefat etmiş

    YanıtlaSil
  4. Yıl 2020 ama hala korunaksız bir yer burayı tesadüfen buldum ve gidip içine girdim içinde ateş yakılmış ve tahrip edilmiş çok yazık

    YanıtlaSil