4 Haziran 2011 Cumartesi

Tlos/Tlava/Düver-Fethiye







Fethiye-Korkuteli ve Fethiye -Kaş karayollarının kavşak yaptığı yerden güneye ayrılan asfalt yol yaklaşık 25 km.sonra Tlos'a ulaşır.TLOS antik kenti; akropolü,tüm Eşen Çayı(SİYANDA/XANTHOS) vadisine egemen konumu,bereketli toprakları ve bol,gür su kaynakları ve eşsiz kalıntılarıyla antik lykia'nın en ilginç kara yerleşimi....
Lykia dilinde ismi TLAVA veya TLAVE şeklinde olan TLOS M.Ö.2. Bine ait taş balta buluntuları ile önemli.Hitit metinlerinde,LUGGA (LUKKA) ülkesindeki DALAWA şeklindeki ismi ile tunç-bronz çağı yerleşimi de olan kentle ilgili tarihsel olarak çok kayıt yok.Prof.Dr.Havva İŞKAN IŞIK tarafından bilimsel olarak araştırılan TLOS hakkında Prof.Bilge UMAR TLAVA isminin ÇÖMLEK,ÇÖMLEKÇİ anlamına geldiğini söylemekte..Gerçekten de kentte çok ilginç seramik buluntular da ele geçmiştir.TLOS kenti ülkemizdeki en sağlam kalmış,görkemli antik yerleşimlerimizden..Batısında TELMESSOS(Fethiye)güneyinde PİNARA ve ARSADA,kuzeyinde ise KADYANDA ve ARAXA İSİMLİ lykia kentleri var.Son dönemde ilginç kaya resimleri ile de gündeme gelen TLOS'u ve çevresini gezelim ve bu harika kenti koruyalım.




Likya'nın erken tarihi Anadolu ile kucaklaşıyor
Fethiye'deki Tlos Antik Kenti kazılarında, dış duvarında Yontmataş Çağı'na ait kaya resimleri olan mağara bulundu.

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Akdeniz Üniversitesi (AÜ) tarafından AÜ Klasik Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Havva İşkan Işık başkanlığında yürütülen Tlos Antik Kenti kazıları kapsamında, Fethiye'nin Arsa Köyü'nde dış duvarında tarih öncesinden figürler barındıran mağara bulundu.

Mağaranın dış duvarının, Antik Likya Bölgesi'nde bugüne kadar ortaya çıkarılan ilk kaya resimleri içerdiğini belirten Prof. Dr. Işık, AA muhabirine, bunların Paleolitik (Yontmataş Çağı) döneme ait olduğunu söyledi.

Anadolu'nun üst paleolitik dönemden çok sayıda mağara resimleri barındırdığını vurgulayan Prof. Dr. Işık, ''Ancak mağara resimlerine Likya bölgesinde hiç rastlanmadı. Bu mağara Likya'nın diptarihi (tarihöncesi-prehistorya) açısından olağanüstü önem taşıyor'' diye konuştu.

Burada 3 mağaranın bulunduğunu ve mağaraların Bizans dönemine kadar kullanıldığını ifade eden Prof. Dr. Işık, ''Ancak kaya resimleri kesinlikle Paleolitik (Yontmataş Çağı) döneme ait resimler. Ayrıca 5-6 binli yıllara tarihleyebileceğimiz Kalkolitik ve Tunç çağlarına giden seramik malzemeler de ele geçirdik'' dedi.

-LİKYA'NIN TARİH ÖNCESİ AYDINLANIYOR-
Tlos Antik Kenti kazıları sırasında Girmeler Mağarası'nda daha önce tarih öncesi tekil buluntulara rastladıklarını bildiren Prof. Dr.Havva İşkan Işık, ''Bu mağarayla Akdağlar, hem diplerinde hem de üst taraflarında tarih öncesi kültür barındıran bir dağ silsilesi olarak
karşımıza çıkıyor'' dedi.

Likya'nın diptarihinin son derece sıkıntılı ve problemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Işık, bugüne kadarki kazılarda ele geçirilen arkeolojik malzemenin, 8'inci Yüzyıl'dan itibaren başladığını söyledi.Tekil buluntular olsa da Likya'da hiçbir zaman 2,3,4 ve 5 bininci yılları tam olarak yakalayamadıklarına işaret eden Prof. Dr. Işık, şöyle devam etti:
''Şimdi her koşulda tarih öncesi bir mağaramız var. İnanıyorum ki kesin olarak tekil bir mağara değil. Buradaki mevcut mağaralarda yapılacak gözlemlerde, bununla bağlantılı yeni verilere ulaşılacak. Dolayısıyla Likya'nın erken tarihi, Anadolu'nun kendi kültürlerinden ayrılmaz bir bütünlük içine giriyor. Likya kültürünü yoğun bir biçimde Yunan ve Pers kültürüne bağlayan düşünce ve çalışmalar var. Şimdi biz anlıyoruz ki Likya'da, buraya ilk
gelişlerinden itibaren yerli olan, Anadolu'nun pekçok yerindeki mağara kültürünü yansıtan bir halkın varlığı sözkonusu.''

-FİGÜRLER ANADOLU'DAN-
Mağarada, insan, kadın, sarmal boynuzlarıyla yaban geyiği, bir hayvan üzerinde oturan ve dans eden insan figürleri bulunduğunu belirten Prof. Dr. Işık, bunların birçoğuna Anadolu'daki diğer tarih öncesi mağaralardan aşina olduklarını söyledi.

Mağara ve çevresinin koruma alanı ilan edilmesi için Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na başvuracaklarını bildiren Prof. Dr. Işık, daha sonra bilimsel yöntemlerle kaya resimlerini temizleyeceklerini ifade etti. Mağaranın dış duvarının bu amaçla camdan bir koruma tabakasıyla kapatılabileceğini kaydeden Prof. Dr. Işık, mağaranın, bulucusu Orhan Çelen'in ismiyle literatüre gireceğini sözlerine ekledi.

Mağarayı doğada yaptığı gezi sırasında keşfeden Orhan Çelen de arkeolojiye olan merakı sayesinde mağaranın dış yüzeyindeki resimlerin tarih öncesi döneme ait olabileceğini anladığını ve bu nedenle Prof. Dr. Havva İşgan Işık'a haber verdiğini söyledi.
Kaynak: A.A. 9 Kasım 2005,